güncel,

Morfose Mega Violet Hair Color

04:48:00 aylin 0 Comments


Merhaba bugün Morfose Mega Violet Hair Colour'dan bahsetmek istiyorum.  Öncelikle şunu belirteyim ki arkadaşlarla oturup kendi kendimize saçımızı boyamaya karar verdik. Bir şeyi yanlış yapmış olmalıyız ki, böyle karışık bir renk ortaya Çıktı :D

Ben sonuçtan Memnunmuyum derseniz evet değişik ve farklı oldu. Farklılık da her zaman iyidir.  Mordan ziyade kızıl bir görünüm elde ettim. Peki ya Morfose Mega Violet Hair Colour ile ilgili tecrübelerime dayanarak size nasıl yapmamanız ve nasıl yapmanız gerektiğinden bahsedeyim ki sonra hayal kırıklığına uğramayın.


- Eğer saç boyama ile ilgili tecrübeniz yoksa saçınızı sarıya açarken yakabilirsiniz. Ama bu boyanın saçınıza işlemesi için platine yakın bir sarıya açmanız gerekiyormuş (muş diyorum çünkü şu kızıl gibi olan yerleri  yakarım diye öyle platine yakın falan açmamıştım  bu nedenle renk giremedi saçıma :D)
- İkinci hatam ise ne oldu biliyor musunuz? Cimrilik yaptım. Evet saç boyası hepimize yetsin diye az az sürdük ve bu endenle saça işlemedi. Daha sonra bol bol sürerek denediğimizde istediğimiz morluğa ulaştık. Ama o zaman artık her şey için çok geçti :D
- Sonuç olarak biz bunu arkadaşlarımla geçen sene yapmıştık. Üstünden bir yıl geçti ama tecrübelerimi paylaşamamıştım. Şimdi bakınca ne günlermiş diyorum :)



Bana sorarsanız Morfose Mega Violet Hair Colour'oldukca başarılı. Hemen akma yapmıyor fiyatı da uygun. Ama asıl o mega violet renge ulaşmak için saçınızın gerçekten çok açılması gerekiyor. Gördüğünüz o saç ucumdaki morluklar platin sarısıydı işte. Ama ne yazık ki en çok yıpranan da oralardaki saçlarım oldu.


Sizin Morfose Mega Violet Hair Colour hakkında düşünceleriniz nedir?

0 yorum:

essence,

Essence 3D Pearls

12:53:00 aylin 0 Comments




 

Merhaba bloguma hoş geldiniz! Bugün Essence 3D Pearls  yani üç boyutlu incilerden bahsetmek istiyorum. Bu üç boyutlu incileri Nail artlarda , tırnak süslemelerinde kullanıyoruz ve aslında ilk uygulandığı an çok güzel çok Pratik ve tatlı gözüküyorlar. Fakat ne yazık  ki Essence 3D Pearls ı hiç beğenmediğimi belirtmeliyim.


 Bende  Essence 3D Pearls iki çeşidi var. Bir 03 Numarası bir de 07 Numarası. Oje olarak da Flormar'ın Siyah Mat ojesini kullandım. Ve özellikle 07 Numaralı olan boncuklar o kadar tatlı ki. Tırnakta duruşuna bayıldım!


Essence 3D Pearls  07 Numara

Essence 3D Pearls  03 Numara




Bu Minnoş boncukları iki şekilde uyguluyorsunuz (zaten yazımın sonunda nasıl uygulandığına dair kısa bir video var ) . İlk yöntem ojeyi sürdükten sonra boncukları tırnağınızın üzerinizden dökmeniz. Ki Bu yöntemle oluşan sonuç daha çok hoşuma gitti. daha doğal bir dağılım oluyor ve kibar duruyor. İkinci yöntemde ise tırnağınızı boncukların içine sokuyorsunuz. Bu yöntem ile daha yoğun dolu dolu bir görüntü elde ediyorsunuz ama bence kibar durmuyor. Yinede bu ikinci yöntemle uygulanan boncuklar daha sağlam oluyor.




Yani görüntü olarak oldukça tatlılar değil mi? Ama şimdi neden sevmediğime gelirsek:

1- Zaten bir iki saate kalmıyor dökülmeye başlıyorlar.
2- 07 Numara Renkli olanlar daha sağlam olsun diye üzerinden parlatıcı sürmeye çalıştığımda renkleri birbirine karışıyor.
3- Yine 07 Numara Renkli olanlar suyla temas ettiğinde rengi akıyor. ( Hiç mi elimizi yıkayamacağız yani?
4- Sağlam değiller. Uğraştığınıza değmiyor.

Zaten bir iki saat sonra saçınıza oranıza buranıza takılıp dökülmeye başlıyorlar.


Bu da ertesi günkü hali :(


,
Kısacası Essence 3D Pearls beğenmediğim, hatta oldukça başarısız bulduğum bir ürün. Siz ne dersiniz?

0 yorum:

diy

Mandallarla Basit Planner Yapımı

01:01:00 aylin 0 Comments





    




Geçenlerde elimdeki malzemelerle ne yapsam acaba diye düşünürken aklıma bu fikir geldi. Hem malzemeler değerlensin hem de şu sıralar çok böyle moda olan bu tür Planner'lardan benim de olsun bir tane dedim. Üstelik bu Planner'in yapılışı çok da kolay!

İhtiyacınız olanalar:
1- MDF Ahşap
2- Ahşap Mandal
3-Sllikon Tabancası

geri kalan tüm malzemeler sizin hayal gücünüze kalmış. İsterseniz başka renge boyayabilir, hatta hiç boyamayabilirsiniz bile.

Peki Ben neler yaptım?
1- Önce ahşabı boyadım



 

 2- Silikon Tabancası yardımı ile Mandalları tek tek yapıştırdım ( Aman Dikkat elinizi yakmayın!)

 
 


3- En son da Etiketleri yapıştırdım, günleri yazdım ve süs yapıştırdım. Ama tabi ki bu tamamen size kalmış.







Ve burada da yapılışını anlattığım bir video :)

0 yorum:

güzellik,

Pastel Nude - 24 Numara

10:40:00 aylin 0 Comments



Kimi günler vardır, insan kendisine bir türlü oje yakıştırmaz. Ben zaten öyle her zaman oje sürüp gezebilen kızlardan değilim. pek fazla beğenmem tırnaklarımı ellerimi. Ama Pastel'in bu 24 Numaralı Nude ojesi o kadar doğal ve hoş ki. Bu ojeyi sürmek için illa Manikürlü tırnaklara sahip olmanız gerekmiyor.  Bana kalırsa bu oje herkesin makyaj çantasında bulunmalı.

Sizin favori ojeniz neler?

0 yorum:

diy

Kol örgüsü ile boyunluk yapımı

11:49:00 aylin 0 Comments















Merhaba arkadaşlar!

Bugün size kol örgüsünün nasıl yapıldığını göstereceğim.
Öncelikle kol örgüsü nedir bununla başlayalım. Kol örgüsünde kollarınızı adeta bir şiş gibi kullanarak hızlı ve pratik bir şekilde örgü örüyorsunuz. Kol örgüsünde püf nokta kalın yün kullanmakta. Kalın yün kullanırsanız ilmikleriniz daha dar olur. Ayrıca ilmiklerinizi de her zaman dar ve sıkı tutmaya özen gösterin mutlaka. Aşağıda fotoğraflarda biraz olsun fikir edinmeniz için hızlıca bir kaç resim ekledim. Ama bu yazımın sonunda videolu anlatım mevcut merak etmeyin :)

















































Aşağıda benim yaptığım üç farlı renkteki boyunluk var. Sİz nasıl buldunuz? Değişik bir örgü yöntemi değil mi :)












Bu davideomuz. Tam ekranda izlemenizi tavsiye ediyorum :)





























0 yorum:

güzellik,

Himalaya Peel off Mask yorumu

12:04:00 aylin 0 Comments

             

Peel-off Maskeler yani soyulabilen maskeler son zamanların favori ürünleri haline geldi. Ben de Uzun zamandır Himalaya'nın Peel off Mask'ını kullanıyordum. Peel Off maskelerin kullanımı diğer maskelerin kullanımına göre daha kolay ve daha eğlenceli. Genel olarak Peel off maskeleri sevsem de Himalaya Peel off Mask hakkında çok harika şeyler söyleyemeyeceğim malesef.


Üstteki resimlerde gördüğünüz gibi uygulaması gayet kolay. Ambalajı kullanışlı. Himalaya Peel off Maskenin lapaklı olması güzel. Makseyi ilk olarak uyguladığımızda biraz zor yayılan ve yapış yapış olan bir yapısı oluyor. Bir nevi uhu 303 gibi bir kıvamı var.  Yüzümüze maskeyi uyguluyoruz , aman diyim saçınıza gözünüze bulaştırmayın çıkarması daha sonra zor oluyor. Yüzümüze uyguladıktan sonra , uyguladığımız kalınlığa göre 15-20 dakika iyice kurumasını bekliyoruz.


Maskemeiz kuruyunca yavaş yavaş kabuk kabuk oluyor. ve sonra anlıyorsunuz ki "Maskeyi soyma zamanı gelmiş". Peel Off maskelerin en zevkli kısmı soyma kısmı. Yalnız bu maske baya zor çıkıyor sanırım cildimdeki minik tüyleri de beraberinde götürüyor. Ayva kılların daha da kalınlaşmasına neden olur mu bilemiyorum.

Bu ürünün sevdiğim yanları:
1- Peel Off maskeleri eğlencelidir bu zaten yeterli bir neden.
2- Siyah nokta vs gibi sorunlara çözüm olmasa da ölü derileri güzel soyduğu doğrudur.
3- İçindeki Badem ve Salatalık cildi gerçekten rahatlatıyor.

Gelelim bu ürünü neden sevmediğime:
1- Evet çok sert bir soyucu etkisi var, ama bu soyması benim komedonlarıma, sivilcelerime iyi gelmedi
2- İyi gelmediği gibi bu maskeyi ne zaman kullansam ertesi gün cildim daha da yağlandı. Bu da hoşuma gitmeyen bir durum oldu açıkcası.
3- Belki biraz ön yargı olacak ama, ben bu markanın Neem maskesini kullandım ve o maske bir harika! Bu nedenle Peel Off Maskesi için de beklentim yüksekti. beklentim karşılanmadı.

Peki bir daha alır mıyım? Pek sanmıyorum. Mükemmel Peel Off maskeyi arayacağım ve bulacağım! Bana tavsiye edebileceğiniz bir şeyler var mı?

0 yorum:

alısveris,

Sosyopix Alışverişim

23:03:00 aylin 0 Comments



Uzun zamandır her yerde duyduğum, özellikle instagramda çok sık denk geldiğim bir fotoğraf baskı sayfasından bahsetmek istiyorum şimdi. Özellikle polaroid fotoğraf formatında resimlerimizi çıktı olarak elimize vermesi, kısacası "anılarımıza dokunmamıza" olanak sağlaması çoğu kişinin gönlünü fethetti. Evet başlıktan da anlaşıldığı gibi bugün Sosyopix Alışverişimden bahsetmek istiyorum.



Sosyopix size sosyal medya hesaplarınızdaki fotoğraflarınızı kare kart, polaroid kart, takvim kartları gibi farklı seçeneklerde fotoğraflarınızın baskısını yapıp bu sevimli turuncu kutu içerisinde size gönderme olanağı sağlıyor. İsterseniz internet sayfasından resimleri yükleyebilirsiniz ya da daha pratik olsun derseniz uygulamayı telefonunuza indirip telefondan işlemleri çabucak hal edebilirsiniz. Ben uygulamayı kullandım.

 

Kargom elime 4 - 5 günde ulaştı. Çıkarttırdığım fotoğraflar bu sevimli paketin içindeydi, ayrıca içinde çok sevimli buz dolabı maknetleri de vardı. (Fotoğraflarını çekmeyi unutmuşum :) )



Benim çıkarttırdığım fotoğraflar kare kartlardan. Sakın ha Pola kartlarla karıştırmayın. Pola kartlar Polaroid kameradan çekilmiş gibi görünenler. Kare kartlar da adı üstünde kare şeklindeki fotoğraflar.

Açıkcası Fotoğrafların yapısı, çözünürlüğü sizin gönderdiğiniz fotoğraflara da biraz bağlı. Daha kalitesiz bir kamera ile çekildiğinde haliyle fotoğrafların da çözünürlüğü düşük duruyor. Ayrıca fotoğrafların basıldığı kartları ben bir tık daha kaliteli hayal etmiştim. Kötü değiller kesinlikle, mat ve güzeller. Ama yinede bir tık daha kaliteli olabilirdi bence.

Buradan Sosyopix kurucularına söylemek istediğim bir şey daha var :) İsterdim ki instagramdan direkt arkadaşımın fotoğraflarını seçebilieyim. Kendi instagram fotoğraflarımızı seçebiliyoruz evet, ama malesef arkadaşımıza bir hediye yapmak istediğimizde onun resimlerini seçmek için şifreye ihtiyaç duyuyor. Bunun bir yolu var mıdır acaba umarım bu konuya çözüm getirirler.

Siz nasıl buldunuz Sosyopix alışverişimi. Sosyopixten hiç fotoğraf baskısı yaptırdınız mı? Sizin yorumlarınızı merak ediyorum.

0 yorum:

kültür,

Alex Lewisin Sıra Dışı Hayatı

12:07:00 aylin 1 Comments

Tam da şu sıralar hayatım istediğim gibi gitmiyor diye dert yanıyordum herkese. Üniversiteden mezun olalı daha 5 ay olmuştu, kpssye girmek, atanmaya çalışmak, iş aramak beni (kendimce) çok yıpratmıştı. Yüksek lisansa başlamıştım ve alanım beni zorluyordum. Ne yüksek lisanstan istediğim verimi alabiliyordum ne de tamamen kendimi çalıştığım işe veriyordum. Hava her zaman soğuk, bulutlar her zaman gri gibiydi.Hiç arkadaşımın olmadığı bir şehirde yapayalnız hissediyordum ve bir türlü alışamamıştım düzene. Eski rahat öğrenci yaşantımı özlüyordum, devletin güzel bir okuluna atanan arkadaşlarımın profillerini stalklayıp onların mutluluğuna gıpta ediyordum. Hatta tam da bu gün kendime depresif meyillerime dair teşhis koymuştum. Kısacası memnuniyetsizliğin nirvanasını yaşıyordum şu sıralar.



Okuldan çıkıp odama çekildiğime hepimizin yaptığı gibi facebook'u açıp değişik videoları izledim. derken şu belgesel fragmanına denk geldim:



İki yıl öncesine gayet sıradan bir hayatını olan Lewis ailesi, bir gece Alex'in soğuk algınlığına yakalandığını sanmasıyla hastaneye yatırılması ve aslında o sırada toksin şok sendromu yaşıyor olması ( yani bir tür bakterinin vücüda yayılması) sonucunda kolarını, bacaklarını ve yüzününün yarısını kaybetmiştir. Rorahatsızlığın ilk günlerinde doktorlar tarafından sadece %3 lük bir yaşama şansı verilmiştir. Fakat her şeye rağmen hayatta kalmaya başaran Alex'in bundan sonraki hayatı öncekinden oldukça farklı olmaya başlamıştır.


Bu belgeselde en üzüldüğüm bölümlerden biri, Alexin oğlunun, babasının kendisini öpmesine izin vermemesiydi. Sadece sarılmaya izni vardı babasının. "Only hugs, no kisses" diyordu oğlu . Bu benim içimi param parça etti.

Elimizi saçımızda gezdirmemiz, giyinebilmemiz bile bir nimet. Kendime o kadar kızıyorum ki, şu memnuniyetsizliğimize, sahip olduklarımıza değil de, sahip olmadıklarımıza odaklanmamıza kızıyorum. Şu anda parmaklarım klavyenin üzerindeki tuşlara basıyor. onları hissedebiliyorum. bu bile şükür sevinci.

Kendinize gelin ve sorgulayın, şükredin. "The Extraordinary Case of Alex Lewis" i mutlaka izlemelisiniz.  İzleyin ve ilham alın.

Bu arada yazımı bitirmeden önce şunu da belirtmek istiyorum, hangisinin beni daha çok etkilediğine karar veremiyorum resmen, Alex'in çabaları mı, yoksa karısının fedakarlığı mı? Belgeseli izleyeniniz varsa yorumlarınızı bekliyorum.



1 yorum:

eskisehir,

Yağmurlu bir cumartesi

13:36:00 aylin 0 Comments

Yağmurlu bir cumartesi akşamından merhaba. Son bahar geldiğini artık hissettiriyor. Ne yazın bunaltıcı sıcakları, ne de kışın hüzünlendiren soğuklarını seviyorum. Son baharı, son baharın ılık yağmurlarını, sarı ve turuncuya bürünen yapraklarını , şiirler okuyam rüzgarını seviyorum. Bu son baharı ilk kez eskişehirde geçireceğim.



Eskişehir de öyle bir şehir ki, Son Baharı geçirilebilinecek güzel bir seçenek. Porsuk çayından geçen gondollar, şehrin sokaklarından geçen tramvaylar, şehrin içinden geçen porsuk. Tam bir avrupa şehri havasında açıkcası.


Aslında bu fotoğrafları öylesine instagram hikayesine eklemek için çekmiştim. Ama bugün eskişehirde gittiğim bir mekanı o kadar çok beğendim ki, en iyisi blogda da paylaşayım dedim.

eskişehir passage ile ilgili görsel sonucu
Resim internetten alıntıdır 

Bugün yağmurda dolaşırken hem oturup sohbet edebileceğimiz aynı zamanda da yağmurun dinmesini bekleyeceğimiz güzel ve uygun fiyatlı bir yer aradık. Osmanlı kahvecisi var Passage cafenin yanında fiyatlarını ıspartadan biliyorum ama orada da oturma yerleri o kadar sıkışık ki, adeta yan masadakiler sizin sohbetinize katılıyor, siz arka masadakilerin sohbetinize dahil oluyorsunuz. O yüzden başka alternatiflere bakalım derken Waffle + Çay 13 lira yazan Passage cafeye girdik. Karnımız tok olduğundan bir waffle paylaşalım dedik. Garson o kadar ilgiliydi ki, bizi hiç uüraştırmadan Waffle'i ikiye bölmüş iki ayrı tabağa koyup getirmiş. Kimi kafeler müşterilere sadece TL işareti olarak görür ve eğer siparişiniz öyle ufak tefek bir şeyse garsonlar sizi hor görmeye başlar. Bugün ben Eskişehir Passage cafeden çok memnun kaldım.


Öylesine başka kampanyaların da fotoğrafını çekmiştim daha sonra gelirsek aklımızda olsun diye ( İtiraf ediyorum başka masalardaki kızlar Pizza yiyordu ve Pizzaları kocamandı limonata da çok güzel görünüyordu ben de unutmamak için çektim :) ) Ama genel olarak fiyatlar uygun ve parasının hakkını veriyor gibi duruyor.


Eğer yolunuz eskişehir'e düşecek olursa buradaki Passage Cafe'ye gelmenizi öneririm.


0 yorum:

kültür

Webtoon nedir?

12:20:00 aylin 0 Comments


Webtoon nedir?
Çizgi romanlar türkiyede henüz fazla yaygın değiller.Haliyle Mangalar bile pek bilinmiyorken WEBTOON denen online çizgi romanlar da pek bilinmiyor. Webtoonlar özellikle Kore gibi asya ülkelerinde çok yaygın ve itiraf etmem gerekirse ben de "W" adlı bir kore dizisini izledikten sonra Webtoonlara merak saldım.

Webtoonların Manga veya çizgi romanlardan farkı telefondan, tabletten pcden okunabiliyor olması. Kağıt ve mürekkep sıkıntısı olmadığından çoğu webtoon ücretsiz ve Mangaların aksine renkli ( Renkli okumayı daha çok seviyorum çocukluğumdan beri ) Ayrıca Webtoon çizerleri isterlerse arka fona okuduğunuz bölüme uygun fon müziği ekliyor. Tüm bu özellikler birleşince bir de webtoonu çizen kişinin duyguları yansıtacak çizimler ve hikayeler ürettiğini görürsekWebtoonlar tadından yenmiyor.

Ben telefonuma "Line Webtoon" u indirdim. Birbirinden yetenekli karikatürist(mi desem ressam mı desem)in Eserlerini yayınlıyorlar. Haliyle Resim ve Karikatür ile ilgilenenler için farklı kişilerin farklı çizim tekniklerini görmek çizim ve karikatür cennetine düşmek anlamına geliyor. Webtoonları okudukca içimde bir çizme isteği uyanıyor desem yeri.

Benim okudğun Webtoonlar ingilizce, Ama Line Webtoon Uygulaması hayranlar tarafından ingilizceden Türkçeye çevrilmiş Webtoonlar sunuyor. Yani korkmayın Webtoon hazzını yaşamak için illa ki ingizce bilmenize gerek yok.

Not: Ben telefonumda uygulamasını kullanıyorum ama internet sayfası da varmış. Buradan ulaşabilirsiniz.

Bu Yazımda size kısaca Webtoon'un ne olduğundan bahsettim. Umarım Webtoon Nedir hakkında bir sorununuz kalmamıştır. Webtoon hakkında görüşlerinizi ve sorularınızı yoruma bırakabilirsinz.

0 yorum:

Missha,

Missha Makyaj Temizleme Yağı

12:43:00 aylin 0 Comments


Yazdan kalma bir yazı vardı belki hatırlarsınız,Missha'dan bir kaç ürün almıştım. Üstünden aylar geçti hala kullanıyorum ve sanırım artık yorumlama vakti geldi. O kadar zaman geçti ki bu resimleri de Eylül'de çekmiştim üstünden bir yıl geçti hatta üstüne kaç makyaj temizleyicisi bitti, çok uzun zaman geçtiğine göre Missha yüz yıkama yağı hakkında yeterince fikir sahibi olduğumu düşünüyorum.

Nasıl kullanılır?
Yağdan birkaç damla alıyorsunuz ve temizlenecek bölgeye masaj yaparcasına dairesel hareketlerle uyguluyorsunuz.





Uyguladıktan sonra yukarıdaki resimdeki gibi yüzünüzde o an bulunan makyaj malzemeleri birbirine karışacak ve bu iğrenç görüntü ortaya çıkacak. Her yeri makyaj temizleme yağı ile ovaladığınızdan emin olduktan sonra suyla yıkıyorsunuz, zaten köpükümsü bir kıvam alıyor bu yağ su ile temas edince.



Ben bileğimi yıkadım, çok ovalamadım ama siz de sonucu görün diye. Su waterproof rimel dışında her şeyi çıkardı. Gerçekten o konuda vaat ettiklerini yerine getiriyor.


Sevmediğim Yanları?
Missha Makyaj Temizleme Yağı göz ile temas ettiği an kör kalıyorsunuz! Haha tabii ki şaka, ama gözünüzü öyle yakıyor ki, bir süre gerçekten bulanık görebiliyorsunuz o yüzden bu ürünü kullandığınız sırada gözünüze kaçırmamaya dikkat edin.

0 yorum:

günlük

Hayatımla ne yapacağım?

13:11:00 aylin 0 Comments

Mezun olalı iki ay geçti. Diplomayı (geçici mezuniyet belgesini) elime aldığım an sırtıma kocaman bir yük bindi. Hayat gerçekleri suratıma suratıma çarptı. Sorumluluklar ve toplum beklentileri ayağıma zincir vurdu ve bir anda uçma hayallerim suya düştü. Oysa öğrenciylen mezun olduğum an kanatlanıp güzel yönlere doğru uçacağımı sanıyordum. Ne kadar da toz pembe hayaller kurmuşum meğer.

Mezun oldum, üstüne darbe girişimi oldu ülke karıştı. Bununla birlikte çoktan girip kurtulmam gereken Kpss Öabt 1 ay ertelendi. Zaten çalışmaktan bıkmışım... Milli Eğitim Bakanı değişti artık 4 yıl sözleşmeli öğretmen olarak işe başlamamız gerektiği söylendi. 4 yıl sözleşmeli öğretmenlik ardından kadro. Kadroyu aldıktan sonra iki yıl daha atandığım yerde çakılı kalmam gerekiyor yani atandığım yerde 6 yıl kalma şartı geldi. Hemen evlenip çoluk çocuğa karışsam çocuğum babasını tanımayacak yani :) Tabi buralar işin moral bozucu yanı. Ülkemiz iyi olsun da bunlara hadi neyse dedim.

Kafamı karıştıran asıl mesele zaten "Hayatımla ne yapmam gerektiğini bilemiyor" oluşum. Sanırım ingilizce öğretimi beni mesleki olarak doyuma götürmeyecek. Yani tabi ki seviyorum mesleğimi ama nedense bir şey eksik gibi geliyor. Bir de geçen sene mezun olup atanan idealist arkadaşlarımın bir yıl içinde yıldızlarının sönüp karamsarlık abidelerine dönüştüklerini görünce...

Yüksek lisans başvurularında bulundum. Hatta dün Anadolu Üniversitesinde "Otizmde Uygulamalı Davranış Analizi" alanında yüksek lisans programına kayıt oldum. Aslında gönlümden geçen daha çok eğitim piskolojisi, gelişim piskolojisi, pdr ve ya sosyoloji gibi alanlar. Çocuk gelişimi ve piskoloji alanında daha önce çeviriler yapmıştık ve ilgimi gerçekten çektiğini düşünüyorum. Ama Özel Eğitim ve Otizm de ilgi alanıma giriyor. Sadece alan dışı olduğum için akademik olarak ilerleyebilme durumum ne olur acaba o tür endişeler de yaşamıyor değilim...

Her gece kafamda bu düşünceler ile boğuşurken sonradiyorum ki Allah... Allah eninde sonunda hakkımızda hayırlısını bizlere nasip edecektir.

İyi geceler sevgili okur

0 yorum:

günlük,

Güzel Günlere, Gerçek Mutlulıklara

11:17:00 aylin 0 Comments




Uzun zamandır para biriktiriyorum. Gelecekte yaşayabileceğim küçük mutluluklar için. Öyle çılgınlar gibi kendimden kısarak değil de, sadece bazı şeylerin farkına vararak elime geçen ufak tefek bozuk paraları bir kenara atarak biriktirdiğim minik bir kumbaram var. Kumbara dediğim eski bir turşu kavanozu olsa da her içine para attığımda daha bir mutlu oldum daha bir heyecanlandım.

Okula giderken dahi çayımı termos bardağıma koydum da gittim ufak tefek artan bozuk paralarımı biriktirebilmek için. Ve bunu yaptığım süreçte bir çok şeyin farkına vardım aslında.Mesela nasıl da müsrif olabildiğimizi anladım. Nasıl da beynimize sürekli bir şey satın almamız gerektiğine dair mesajların empoze edildiği, biz bir şeyleri satın aldıkça kendimizi mutlu sandığımız ama daha sonrasında daha da büyük bir açlığa düştüğümüzü fark ettim.

 Özellikle biz kadınlar. Kozmetiğe onca para döküyor olmamıza, dünyada maddi durumu olmayan, okuyamayan, ilaç alamayan, ekmek alamayan onca insan yaşıyorken, biz kadınların elimizde bir kaç rimel olsa da gözü kapalı başka bir rimeli, onuncu ruju, üçüncü fondöteni alıyor oluşumuza kızdım.

Ve daha da kötüsü bunu sadece kendi parasını kazanan, ekonomik özgürlüğü olan kadınlar değil, benim gibi ailesinden para alan üniversite öğrencileri, bursla geçinen öğrencilerin,  annesi babası askeri ücretle fabrikada çalışan orta okul, lise öğrencilerinin de yapıyor oluşuna kızdım. Yani en başta tabi ki kendime de kızdım.

Genç kızların, liselilerin, hatta neredeyse ilk okula giden kızların, yani bizden sonraki nesilin de bizden daha kötü bir tüketim bağımlılığına, kozmetik bağımlılığına düşeceğinden korkuyorum. Bizim gençliğimizde sadece televizyon vardı etkilenebileceğimiz. Şimdi instagram ve "instablogger"lar çok fazla etkiliyor çocukları ve bu yüzden instablogger!lığı da bıraktım. Evet instagramda kozmetik paylaşımı yapan arkadaşların da niyeti kötü değil onlar da sadece fikirlerini paylaşmak bizleri bilgilendirmek istiyor ama farkında olmadan insanları sürekli bir şeyi satın almaya teşvik ediyor, kozmetik sektörü üzerinden para kazanan insanların ekmeğine yağ sürüyor.

Uzun zamandır bloguma yazı yazmıyor oluşumun nedeni de kimseyi makyaj ürünü almaya,denemeye, para harcamaya teçvik etmek istemiyor oluşum oldu açıkcası. Kafamdaki düşünceler yeni yeni şekillenmeye başladı ve bu konu üzerinde düşünmeye,yazmaya çizmeye devam edeceğim. Ben de çok seviyorum makyaj yapmayı yeni ürünler denemeyi ama bundan sonra popüler kültürün, medyanın bize empoze ettiği sürekli bir şeyler satın alma gerekliliği,  ihtiyacım olmayan ürünlere ihtiyacımın olduğunu düşünceleri, beni mutlu edeceği çok harika hissettireceği vaadlerine kanmayacağım.

İnsanlar bence onları asıl mutlu eden şeyleri unutup, popüler kültürün bize dayattığı anlık mutluluklara inanmaya başladı.

Benim için turşu kavanozu kumbaram artık "gerçek" mutluluklar için bir sembol oldu. popüler kültürün, başkaların, medyanın bana dayattığı mutluluk değil, sadece kendi mutluluğum, kendi "güzel günlerim" için biriktirmeye devam...

Siz ne düşünüyorsunuz? Yanılıyor muyum? Abartıyor muyum yoksa bana katılıyor musunuz?

0 yorum:

güncel,

Saçımı Mor'a Boyama Maceram

13:07:00 aylin 7 Comments





Bu hayatta denemek istediğim şeylerden biri de saçımı farklı bir renge boyatmaktı. 22 Ocak Doğum Günümde ben de (staj okulumda sorun olacağını düşündüğüm için sadece) saçımın uçlarını ombre gibi mor'a boyattım.

Saçı mora boyatmanın bir kaç ip ucu var. Eğer ki evde kendiniz yapmayı düşünüyorsanız:
1- Saçınızı gerçekten platine kadar açmalısınız, açmadığınız takdirde burada benim kendi mor'a boyama deneyimimdeki renge dönüşür.
2- Kullanacağınız saç boyasının kalitesi gerçekten iyi olmalı. Kuaför'e sorduğumda Morfose saç boyası kullandığını söyledi. Tabi ben bilmiyorum hangisi daha iyi hangisi değil, ama bazısı yağmurda bile akıyormuş o yüzden iyi araştırın , bir bilene sorun derim.
3- Saç boyandıktan sonraki ilk zamanlarda eskş bir havlu kullanabilirsiniz çünkü havluya biraz renk bulaşıyor. Ziyan etmeyin.

Aklıma gelenler bunlar, onun dışında zaten saç boyama tecrübesi olanlar ne yapmaları gerektiğini iyi bilir.

peki benim mor saçımla deneyimlerim neler oldu?
1- Eğer küçük bir yerde yaşıyorsanız sizi yadırgayan, size dik dik bakanlara alışın.
2- Saçımı yıkadıkça mor boya aktı ama aktıkça o kadar güzel pastel tonlara dönüştü ki, ben çok sevdim.
3- Malesef mor, kızıl,yeşil mavi tarzı renkler çok hızlı akıyormuş. Benim Saçım 1.5 ay sonra neredeyse tamamen mordan arınmıştı. Ama çıkan küllü sarı bir renk de yine hoşuma gitti.

Hızlıca akması dışında ben sorun yaşamadım, ama tabi saçımın tamamını mora boyatsaydım (tamamını da platine kadar açtırmam gerekirdi) mor boya aktığında bana pek yakışmayan bir renk ortaya çıkardı(esmer olunca platin beni kötü gösterirdi :) ) Bu nedenle mor boyanın 1.5 aya akacağının bilincinde olarak saçınıza bu işlemi uygulayın. Ya tekrar tekrar üstünden boyayacaksınız ya da daha sonra eski renginize dönmeye çalışacaksınız.

Saçım yıprandı mı peki?
Saçı açtırma işlemi iyi bir kuaföre yaptırılmadığı sürece yıpratıyor ( iyi bir kuaföre denk gelmedim henüz ama bir şehir efsanesi yıpratmayan kuaförlerin olduğunu söylüyor).  Sonuç olarak benim de saç uçlarım yıprandı her ne kadar bakım yapsam da kendi saçın gibi değil. Sonuçta bir asitle saçın rengiyle oynuyorsun ne bekliyoruz ki?

Eğe merak ettiğiniz başka konular varsa yorum olarak bırakabilirsiniz :)

instagram: @aylinista ya da mail aylnece@gmail.com dan ulaşabilirsiniz

7 yorum:

günlük

İnstagram Hesabı Dondurmak

14:36:00 aylin 0 Comments

İnstagram hesabı nasıl dondurulur, instagram hesabını dondurmak mümkünmüdür yoksa silmek mi zorundayız. İnstagram kullanmaya ara verebilir miyiz?

Sevgili arkadaşlar, bu aralar ülkemizde yaşanan olaylar beni çok kırdı. İçim param parça... Her an acaba bir yerlerde bir insanlara bir şeyler mi oluyor korkusu. Gelecek korkusu. Bu olaylar büyüyecek mi korkusu... Bir yandan da KPSS'ye iki ay kalmış olması ve benim aklıma takılan bu olaylardan dolayı ders de çalışamıyor olmam ( koyun can derdinde kasap et derdineymiş gibi hissediyorum hala hiç bir şey olmuyormuş gibi ders çalışmaya devam edince.)

Saydığım ve içimde yüreğimi dağılan sayamadığım bir çok nedenden dolayı instagram hesabımı dondurdum. Evet belli bir sayıya ulaşmıştım, takipcim artsın güzel paylaşımlar yapayım insanlara ilham vereyim çok istiyordum ama artık çok anlamsız geliyor. Bir de instagramda insanları, boş yere tartışmalarını, sanki insanlar yeterince gergin değilmiş gibi bir de orada gerginlik yaratmalarını birbirilerini ankara ya da istanbul patlaması ile ilgili paylaşım yapmaları ya da yapmamamalarından dolayı tartışmalarını görünce artık bu ortamlardan uzaklaşmam gerektiğini düşündüm. En iyi kararın ortalık durulana kadar dondurmak olduğunu düşündüm.

Eğer siz de instagram hesabınızı dondurmak istiyorsanız bu linkten yapabılırsınız: 
Linke tıjkayıp giriş yaptığınızda size seçenekler sunacaklardır ara vermek istiyorum, kullanmak istemiyorum gibi.


Allah ülkemize barış, huzur, ekonomik bağımsızlık nasip etsin.

0 yorum:

pastel,

Pastel Pro Fashion - Liquid Eyeliner

05:26:00 aylin 0 Comments


Pastel Pro Fashion - Liquid Eyeliner benim büyük beklentilerle olmasa da, iyi bir performans sergileyeceğini düşünerek aldığım ama hiç mi hiç memnun kalmadığım bir ürün. Her ne kadar Pastel'in allıklarını, rujlarını kalıcılık ve renk açısından beğensem de Pastel Pro Fashion - Liquid Eyeliner kesinlikle makyaj çantasında olmaması gereken bir ürün bana göre.

Bu likit eye liner gerçekten o kadar likit ki, her kullandığımda göz pınarlarıma doluyor, hemen kurumadığı için her yere bulaşıyor ve emek emek yaptığımız göz makyajını bir anda mahvediyor. yani sulu boya gibi sıvı neredeyse. Fırçasının kullanımı kolay olsa da, sıvı olması fırçasını da kullanışsız hale getiriyor.  Ayıca bu kadar sıvı bir likit eyeliner'in nasıl oluyor da 3 4 saat sonra pul pul dökülmeye, çatlamaya başladığını anlayamıyorum. Aşağıdaki resimde 3 4 saat sonra eyeliner'in gözümde ne hale geldiğini görebilirsiniz.


Üst resmi güneş ışığında çekmiştim de alttaki karanlık oldu bir de titretmişim yinede eyeliner'in ne hale geldiğini görebildiğinizi düşünüyorum. 

Pastel Pro Fashion - Liquid Eyeliner'in bu kadar kısa bir sürede bu hale gelmesine hayret ettim. Saat 1.30 gibi sürdüm ve 5te aynaya baktığımda bu hale geldi. Pastel Pro Fashion - Liquid Eyeliner'a bir yıldır sahibim be göz makyajımın bu hale gelmesinin nedenini hep kendimde aradım acaba gözümü mü kaşıyorum ya da ovuyorum diye düşündüm ama hiç bir şey yapmadığıma eminim artık. Malesef bu eyeliner'in yolu çöpe gibi görünüyor.

Siz Pastel Pro Fashion - Liquid Eyeliner'i denediniz mi? Bana önerebileceğiniz bir eyeliner var mı ya da :)

0 yorum:

güncel,

Bana gelen sevimli paket

01:12:00 aylin 2 Comments


Ufak bir hediye geldi bana bir kaç gün önce, çok sevimli paketlenmiş. Bu paketin kimden gekdiğini tahmin ediyorsunuzdur zaten, sevgilimden. Burası benim aynı zamanda kişisel günlüğüm de olduğuna göre bu tatlı hatıralarımı bir kenarda bırakmak istiyorum, çünkü hayatta en değerli şeyleri hatıralarımızken, en kolay da onları unutuyoruz, özellikle minik hatıralarımızı...



İnstagramdan takip edenler zaten görmüştür. Kpssye çalıştığım bu süreçte sevgilim de bana çok destek oluyor. Bu aralar biraz sıkıntılıydım, çalışamıyordum güzelce, motivasyonumu artırmak için, neşemi yerine getirmek için bana bu sevimli kedili defterli, kalemleri ve kutu içinde kedi post-it (kitty house it) leri almış ....

Bir ilişkide önemli olan tabii ki sürekli bir şeyler satın almak , pahalı hediyeler vermek/almak değil. 
Önemli olan o ince düşünce. Mesela ben kırtasiye ürünlerine bayılıyorum, resim yapmayı çok seviyorum böyle kalemler tam bana göre, ya da kedileri çok seviyorum herhangi bir deftrer değil de, kedili defter tam benim ruhumu yansıtıyor.


Hadi bugün siz de sevdiğiniz birine tatlı bir sürpriz yapın, gününü güzelleştirin. İlla bir sevgili  olmak zorunda değil bu, gidin annenizi mutlu edin, arkadaşlarınızı, öğretmeninizi... Yeter ki yayılsın mutluluk tohumları bu dünyada 

2 yorum:

Neutrogena,

Liquid Neutrogena Facial Cleansing - fragrance free ( Kokusuz yüz yıkama jeli)

11:18:00 aylin 1 Comments



Bu yazımda size Liquid Neutrogena Facial Cleansing - fragrance free hakkında benim yorumlarımı yazacağım.Ne yazık Liquid Neutrogena Facial Cleansing - fragrance free hakkında çok da olumlu yorum yapamayacağım. Daha uygun fiyatlı ürünler ama aynı anda daha az kimyasal ürün arayışındayken bu ürünü fragrance free(kokusuz) olmasından dolayı aldım. En azından boşu boşuna cildime fazladan parfüm sürmemiş olurum diye düşündüm. Ayrıca çok iyi olduğunu duymuştum, yinede bahsedeceğim bazı nedenlerden dolayı bir daha alışveriş sepetimde yer alacak bir ürün değil.

Liquid Neutrogena Facial Cleansing - fragrance free yi neden sevmediğimden bahsedecek olursam:
1- Ciltte bıraktığı his: Kullandıktan sonra cildim öyle bir kuruyor ki, ama tam bir kuruluk değil nasıl tarif edeceğimi bilmiyorum sanki hala cildimin üstünde tuhaf bir tabaka kalmış da tam yıkanamamış gibi oluyor. Yani gerçekten bildiğimiz katı sabunların sıvı sabun hali. Onlar gibi böyle yıkadıktan sonra sanki sabunu tam temizleyememişim de cildimde kalmış gibi hissettiriyor.
2- Sivilce: Bu ürünü yaklaşık iki ay kullandım, ve iki aydır başka hiç bir değişiklik yapmadım kullandığım ürünlerde. Liquid Neutrogena Facial Cleansing - fragrance freeyi kullandığımdan beri cildimin altında çok büyük, iltihaplı sivilceler çıkaya başladı. Bir aydır başka bir temizleyici kullanıyorum ve kararım kesin, gerçekten cildimde ters tepki yaptı bu ürün.

Liquid Neutrogena yüz yıkama jelinin dış görünüşü, ambalajı , pompalı olması hoşuma gitti ama bence piyasada daha iyi ürünler aynı fiyata bulunabiliyor. Tabi ki bu yorumlar tamamen kendi cildime ve deneyimlerime dayanıyor. Herkeste farklı sonuçlar gösterebilir. Siz hiç Neutrogena kokusuz sıvı yüz yıkama jelini kullandınız mı? Düşüncelerinizi alayım :)

1 yorum:

ürün yorumu,

Vaseline Nemlendirici Sprey

00:06:00 aylin 2 Comments



Merhaba arkadaşlar, bu yazımda Vaseline Nemlendirici Sprey'den bahsedeceğim. Vaseline Nemlendirici Sprey ilk gördüğümde aşk yaşayacağımı sandığım, fakat ne yazık ki performansını çok da sevenediğim bir ürün oldu. Tabii ki Vaseline Nemlendirici Sprey'in güzel yanları da var , ama ne yazık ki 24 tl'ye 190 ml ürün alıcak kadar değil.

Öncelikle neden sevmediğimden bahsetmek istiyorum. Yani aslında vaat ettiklerini yerine getiriyor:
- tek püskürtme ile eşit bir şekilde dağıtır, cildi anında yumşatır, yağlı ve yapışkan his bırakmaz, anında nemlendirir ve Jel mikrodamlacıklar içerir( tabi mikrodamlacık kısmını ben anlayamam da) . Gerçekten sprey şeklinde olması hem hijenik hem de çok pratik.Ama benim kışın çok kuruyan cildim için(her gün kullanmama rağmen) yeterince iyi bir nemlendirici olarak işe yaramadı.Hatta sanki kullandığım an çok iyi nemlendirmiş gibi gelse de uzun vadede daha sonraları daha fazla kuruttu gibi geldiAyrıca anında emilip yumşak bir his bırakıyor. Ama içerisinde paraben var, evet her şeyde var diyeceksiniz ve henüz araştırmalar parabenin gerçekten kansere neden olduğunu kesinleştirmedi, yinede gerek yok yani.

Benim Vaseline Nemlendirici Sprey'i çok sevmeyişimin en büyük nedeni sanırım Hindistan Cevizi yağı. Vücüt nemlendiricisi olarak Hindistan cevizi yağı kullanmaya başladığımdan beri Vaseline'in spreyini çok dışladım ne yazık ki.

Vaseline Nemlendirici Sprey'ini kötülemiyorum , asla kullanmayın demiyorum bu sprey'i bayılarak kullanan çok insan var, cildin kremi emmesini beklemeyi sevmeyen, çok yoğun kremlerden hoşlanmayan ( bu kremin yapısı çok hafif köpük gibi) kişiler bence bu krem ile iyi geçinecektir. Bunlar benim kendi yorumlarım sonuçta.

Var mı aranızda Vaseline Nemlendirici Spreyi kullanan? Yorumlarınızı merak ediyorum açıkcası :)

2 yorum:

bioderma,

Bioderma Hydrabio H2o

14:17:00 aylin 2 Comments



Bioderma Hydrabio H2o piyasaya çıktığından beri çoğumuzun severek kullandığı , çok güzel bir makyaj temizleme suyu. En waterproof eyeliner'i, maskarayı bile sizi hiç çileden çıkarmadan ve kirpiklerinizi koparmadan temizleyen, bunu yaparken de hassas cildinize zarar vermeyen, minik gözlerinizi yakmayan güzel bir makyaj temizleme suyu.

Makyaj konusunda makyaj çıkarmak bana çok eziyet geliyor. Bir türlü çıkmak bilmeyen romel kalıntıları, sabah uyanığımızda gözümüzün altının hala siyah olması... Neyse ki bu ürün benim makyaj temizleme merasimimi çok kolaylaştırdı.

Bioderma makyaj temizleme suyu konusunda bize cilt tipimize göre bir kaç ayrı seçenek sunuyor, ayrıca bu makyaj temizleme suyu tonik görevi de göruyor, daha sonrasında yıkanmaya gerek duyulmadıği söylense de ben gece yatmadan yıkıyorum yüzümu.

Bu ürünün dez avantajı ise ne yazık ki fiyatı, garnier'in aynı performansın sadece bir tık altını sergileyen ürünleri daha uyguna bulmak varken, elimiz sürekli biodermanın hydrabio'suna gider mi bu öğrenci halimizle bilemiyorum.

Size bir öneri: Eğer göz makyajını biraz abartmayı sevenlerdenseniz, makyajınızı temizlemeye başlamadan önce biraz temizleyiciyi pamuğunuza dökün ve göz makyajınızın üstünde hafifçe bekletin ki makyajınız yumşasın .


2 yorum: